Nutuk.com.tr'de yer alan habere göre;
2010 senesiydi. Oyunculuğa bilinçle başlamadım. İçimde bir aşk elbette vardı ama meşgul olduğum başka bir meslek vardı. Pek çok insan tarafından oyunculuğa zorlandım. İtilerek girdim.
İlk diziyi çekmeye başladıktan sonra yapımcısıyla bir alışveriş merkezine kostüm seçmek için gittik. Bir güruh insan koşarak geliyordu ve ben hiç üzerime alınmadım. Sonra gelip üstümüzü başımı çekiştiren, fotoğraf çektirmek isteyenler olunca o an anladım bir şeyler olduğunu. İnanılmaz heyecanlandım ve hiç tanımadığım insanlar tarafından sevilmek, iltifatlar almak, sarılmak ruhuma inanılmaz iyi geldi. O an yaptığım mesleğin getirilerini anladım.
Bu getiriler önce iyi geldi, daha sonra çok şımarttı beni. Birinci senenin sonunda bırakmayı düşündüm ve şöyle bir cümle kurdum: "Şöhret kaygan bir zemin ve ben düştüm. Ya yürümeyi bileceksin ya da kaba etinin üzerine düşmemeyi bereceksin."
Bırakıp gitmek hiçbir zaman benim mizacımda bir davranış olmadı. O yüzden ben bununla mücadele edeceğim dedim. Gelen şeylerin ün veya şöhretten ziyade; seni görünür eden insanlara gerekli biçimde davranmak olduğunu anladım ve iletişimlerimi o şekilde devam ettirdim. O zaman bu işi sevmeye başladım.
Sosyal medyada yaptığı doğa paylaşımlarıyla da çok ilgi gören Kadir Doğulu, eşi Neslihan Atagül'le yaşadığı kamp maceralarını ilk kez Emre Kara ve takipçileriyle canlı yayında paylaştı.
12 yaşımdan beri doğada zaman geçiren biriyim. Neslihan, karavan ve kamp hayatını çok bilen birisi değildi ama algıları yüksek, adaptasyonu hızlı. Ben de bazı taktikler uyguladım Neslihan'a sevdirmek için. Önce evimizin yakınında bir yere gittik. Baktım sevdi, sonra çemberi genişlettik. İsviçre'ye kadar gittik. Gittiğimiz yerlerde bir sürü insanlarla tanıştık ve arkadaş olduk.
Son yılbaşı gecesini Bolu Aladağ'da geçirdik. Yükseklik 3000 metre ve yol yoktu. Çünkü kar kapatmıştı ama biz çıkmayı becerdik Neslihan'la. Gittimiz yerde herhangi bir su kaynağı, işletme ya da ev yoktu. Hava -20 derece oldu. Su motorumuz dondu sonra bozuldu. Sonra biz birkaç kazanı karla doldurup karavanın içinde sıcakla eritip bulaşık yıkayacak ve içecek su haline getirdik.
İlk karavanla yola çıktığımızda sadece doğayla iç içe olmayalım, şehirleri de gezelim dedik. Roma'da daha önce fotoğraflarını gördüğümüz çok güzel olduğuna inandığımız bir kamp alanına gitmek istedik. Yolu şaşırdığımız için de geç saatte vardık. Öyle atıl bir yer haline gelmiş ki yıllar içerisinde. Derme çatma bir çit, kurumuş bir göl, köpeğiyle bir kamp alanı sahibi tekinsiz bir tip ve o çitin arkasında da bir güruh var. Kadın ticareti yapılıyor, alenen uyuşturucu satışı, birisi birinin çantasını alıp kaçıyor, silahlar bıçaklar... Ve biz oradayız.
Avrupa'da karavanı kamp alanı dışında hiçbir yere bırakamıyorsun. Karavanı bırakmak istemedik çünkü sabah bulamayacağımızdan korktuk. Neslihan'a seni otele bırakayım ama ben gelip karavanla burada kalayım dedim. Sağ olsun bırakmadı beni ve beraber kaldık. Sabaha kadar karavanın içerisinde nöbet tuttuk. Sabahın ilk ışıklarıyla oradan ayrıldık. O zamanlar endişelerimiz vardı ama bugün hiçbir insandan korkumuz yok. Bir insan karşımıza gelip ne kadar nahoş davranırsa davransın onu değiştirebileceğimize inanıyoruz artık. Bizim için harika bir anı oldu.
Emre Kara'nın instagram canlı yayınlarını http://instagram.com/emrekara_e adresinden izleyebilirsiniz